Yarın ölümünün üstünden 78 yıl geçecek olan Herbert George Wells, o meşhur kitabında bir kuyruklu yıldızı ele almıştı ancak bu Perseid değildi. Kaldı ki Perseid, geçen sene de vurgulamış olduğum gibi, bir kuyruklu yıldızın “kalıntısı” diyebileceğimiz türden bir gök olayıdır. Bir meteor yağmurudur.
Toprak yol üstünde giderken önünüzde bir araç olduğunu düşünün. İşte o bir kuyruklu yıldız. Tekerinden çıkan toz toprak ise camınıza vuruyor ve iz bırakıyor, onun içinden geçmek zorunda kalıyorsunuz. Bu durum tıpkı bizlerin (Dünya) Perseid ile buluşması gibi, izlerini üstümüzde taşıyoruz. Bize yılda bir gözlemleme şansı bulabileceğimiz bir manzara yaratıyorlar.
Gökte yaşananlar şüphesiz ki, biraz olsun yaşama isteği ya da hayal gücü olan herkes için ilgi çekici olaylardır. Nadir oluşlarının yanı sıra onlara tanıklık edebilmek için normalde yapmadığımız bir şey yapmak yani sürekli olarak göğe bakmamız gerekir. Oralardan bir yerlerden geçip gitmelerini umarız. Güneş veya Ay tutulmasına benzemez, kalıntıların nereden nereye uçuşacağı belli değildir. Saatte 100 adedi kayıp gittiği bilinse de kaç tanesini yakalayabileceğimiz mi önemli onların bizde yarattığı his mi?
Geçen sene ele aldığım konulara değinme gereği duymuyorum; onları şehirlerden izleyemeyeceğimiz bariz. Sadece gelecek sene için umudum onu iyi izleyebileceğimi bildiğim bir yerlerde bulunmak, hepsi bu.
Umut demişken, bilirsiniz, bir yıldız kayarken hep dilek tutmak gelir içimizden. Muhtemelen ya böylesine muazzam ve nadir bir olaya şahitlik etme gururundandır ya da tıpkı yaş günümüzde olduğu gibi, sadece belli başlı dönemlerde tekrar etmesinin dışında yer almamasındandır. Özel bir andır, onu içimizden de olsa kutlamak isteriz. Böylesine “olasılıksız” görünen bir şeyden normalde olası görmediğimiz şeyler dileriz. Onu kendimizden yüce görürüz, bu işi becerebileceğini hissederiz.
Photo by Clay Banks on Unsplash
Herbert George Wells, kitabında bir değişimden bahseder. Kehanet gibidir bu, insanlar hiç olmadığı kişilere bürünürler. Yapmadıklarını yaparlar, söylemediklerini söylerler. Bambaşka bir gerçekliği kendilerinde buluverirler.
Değişim dediğimiz şeyi düşündüğünüzde aklınıza ne geliyor bilmiyorum ama şahsen hayatımda çok fazla değişiklik yaşayabilmiş biri değilim. Bunun tam anlamıyla iyi ya da kötü olduğunu söylemiyorum ama bir yandan da bunun gerekli olduğunun farkındayım. Çünkü her kim olursak olalım, değişim bizi sıradanlıktan korur, tecrübelenmemizi sağlar, dünyaya ayak uydurmamıza yardımcı olur ve hayatı yaşadığımızı hissettirir. Kulağa güzel gelse de, bilirsiniz ki, bunları yapmak genelde hiç kolay değildir.
Doğa olaylarının gerçekleşme olasılıkları yaşamımdaki değişimlere benziyor. Kendimce, belli dönemlerde daha farklı hissettiğim oluyor. Hatta herkesin belli bir zaman sonra mutlaka bir değişime tanıklık ettiğini de biliyorum. Sanki bir yerlerde yıldızlar koşuşturuyor, kuyruklarını yalpalıyor ve püsküllerini siyah enginlikte oraya buraya savuruyor da bize bir ışık yakıyormuş gibi. Sanki her bir hareketlerinde dönüşümün ruhunu bize ulaştırmak istiyorlarmış gibi.
Bazı günler vardır, unutulmaz. Perseid meteor yağmurları ve Wells’in ölüm yıl dönümü benim için böyledir. Hayatım boyunca ne varlığını senelerdir bildiğim Perseid’e tanıklık edebildim ne de varlığını senelerce sürdürmüş Wells gibi değişim yaşayabildim. Yine de hayat devam ediyor ve bunların gerçekleşmesi hala olasılık dahilinde.
İşte bu yüzden bu sene yine gözlemleyemeyecek olsam da gökte göz kırpan mumlardan dileğim şudur: Belki bir gün, 12 Ağustos gecesi ve 13 Ağustos sabahında, izlemekte olacağım meteorların dansı henüz bitmemişken bir değişim geçiririm ve Wells gibi şahane yazıları kaleme alabilirim.
Zorlukları aşarak yıldızlara doğru; orası hedefimdir.
İlgili makaleler:
Comments