Bir kitap mağazasına uğradığımda kitabı almadan evvel beni kendisine çekip çekmediğine dair bazı testler yaparım. Öncelik elbette yazarın tanınırlığı, başlığın albenisi ve kapağının tarzında yatar. Bana göre bu, özellikle de dönemimizde kaçınılmazdır. Elbette çok tanınan ya da satan bir yazarın eseri için bunlar daha az belirleyici olabilir.
Elimdeki kitap eğer ilk testi geçtiyse arka kapakta yer alanları okurum. Bana kalırsa burası pek önemli. Yazılanların tümü, kitabın can alıcı olabileceği düşünülen bir yerinden alıntı halinde olabiliyor. Bazen bu, bir anlatıcı ya da eleştirmen ağzıyla aktarılarak kitapta neye değinildiği söyleniyor. Bence minik de olsa bir alıntılama ağza bal çalmak, numune bir tat bırakmak gibi, o yüzden de gerekli.
Ön ve arka tarafta eksik göremedim, ilgimi çekti. Sonra ne yaparım? Öncelikle kitabın bölüm bölüm yazılıp yazılmadığını öğrenirim. Bu, anlatının gidişatı, yazarın verdiği araları ve ne sıklıkla verdiği konusunda bana kabaca bir fikir verir. Okuru bir maratona sokmak yerine dinlenme istasyonları sunan, rahatça hareket etmemize olanak sağlayan bir roman gün geçtikçe daha makul gibi görünmeye başlıyor. Eskiden okuduğum kitaplarda bunun nedense daha az olduğu düşüncesi aklımı işgal etmiş durumda, belki de yanılıyorumdur.
İçindekiler bölümüne baktım ve görüyorum ki, sayfa adedine göre çok da abartılı olmayan bölüm sayısına sahip. Şimdi ise geldik en can alıcı kısma. Hızlı tarama safhası.
Tümevarım denilen bir kavram vardı, hatırlar mısınız? Çok fazla adet içerisinden rastgele olarak seçilenler istenileni sağlıyorsa, hepsine bakılmaz ve diğerleri de doğru kabul edilir. Ben de, çok sağlıklı olmadığını bilerek bunu yapıyorum. Kaldı ki bütün bir kitabı olduğum yerde okuyamam.
Öncelikle ilk paragrafa bakıyorum. Gözümle kestirdiğim bir noktaya kadar okumamı sağlıyorum. Sonrasında ise bahsettiğim gibi rastgele birkaç sayfaya geçiyorum. Herhangi bir paragrafı okumaya başlıyorum. Bazen bir kelime ya da orada bir yerlerde geçen bir isim ilgimi çekebiliyor ve okumamı sandığımdan daha uzun kılabiliyor. Bazen ise aksine, hiç iç açıcı olmayan bir anlatı olabiliyor. Ancak bu normal çünkü kitabın anlatısıyla ilgili hiçbir fikre sahip değilim. Bu yüzden bir sonraki rastgele bölüme geçiş yapıyorum ve şansımı tekrar deniyorum.
Yine ilgimi çekmedi, biraz soğumaya başlıyorum. Son bir şans veriyorum çünkü en sonu okumadan biraz öncesine bakmayı planlıyorum. Genelde olayların çözüme kavuştuğu kısımlar. Belki de fırtınanın en yoğun olduğu noktadayım, bakalım kitap bana ne verecek?
Beğenmezsem kitabı geri koyacağım ancak beğenirsem ne olacak? En çetrefilli bulduğum kısım burası. Ancak şunu aklımdan çıkarmıyorum: hiçbir kitabın her yeri iyi bir anlatı sunamaz. Dünyanın en iyi kitabı olsun, her yeri aynı eşitlikte heyecan ve merak sunmayacaktır.
Bunun olabilmesi için ya dini/felsefi bir kitap olmalı ve öğretiler harfiyen incelenmeli ya da bilimsel bir detaylı çalışma örneği olmalı ve söylenilenler tüm ciddiyetiyle takip edilmeli. Fakat bütünüyle kurgu olan kitaplar için bunun bir geçerliliği olmadığı kanısındayım. Her anlatıda biraz es payı, biraz normallik ve sükunet aralığı bulunmalıdır. Bu hem okurun gidişat içerisinde kaybolmamasına hem de yazarın düşüncelerini toparlayıp bağlantılarını kurmasına yardımcı olacak, belki de bir geçiş kısmını oluşturmasına katkı sağlayacaktır.
Photo by Becca Tapert on Unsplash
Birtakım testlerden geçirdim ve geçerlilikleri için onlara şans tanıdım. Peki burada en etkili kısım neresi. Bana kalırsa iki nokta önem taşıyor: Görsel çekicilik taşıdığından ötürü ilk izlenime yardımcı olan kapak ve anlatının tümüne etki edebilecek en çarpıcı kısım olan başlangıç cümleleri.
Başlangıç kısmına biraz daha detaylıca odaklanalım o halde.
Bir kitap yazarken, bir konuşma yaparken, ortaya herhangi bir olay örgüsü ve senaryo dökerken bence en önemli iki nokta en başı ve en sonudur. Gelişme kısmı bir dalga gibi git-gel içerisinde devinimli, bir kartopu gibi sürekli artan azalan bir biçimde yolunu bulabilmektedir. Fakat anlatıya yapılacak giriş hangi konudan bahsedileceğine dair ilk fikri oluştururken son sözler de her daim en akılda kalıcı olanlardır.
Konumuz kitap satın alımı ile başladığından kitabın son cümlelerini okumak pek akıllıca değildi bu yüzden de haliyle davamız kitabın ilk cümleleri üzerinden şekillenmeye devam edecek.
O halde şimdi soruyu düzenleyip tekrar soralım: Bir kitap yazacak olsanız, ilk cümleleri kurmak ne kadar kolay olurdu?
Ne derler bilirsiniz, başlamak en zorudur. Çünkü başlamak yolculuğun temelini atmak, değişimin önünü açmak, bilinmez hatta belki de kaçınılmaz olanı aralamak demektir. Bazen korkutucudur, yorucudur, endişe vericidir.
Özellik olarak ele alırsak başlangıç ne gibi etmenleri içinde taşımalı? Öncelikle, haliyle, dikkat çekici olmak zorunda. Öyle ki, kitap kapağında yer alan görsel kadar betimleyici bir anlatım sunabilir. Kendinizi bir anda roman karakterinin yerinde buluyor ve kafanızda oluşan atmosfer içine ışınlanıyorsanız iyi bir başlangıca sahip bir romanla karşılaşmışsınız demektir.
Tema belirleyici bir unsur olabilir. Eğer kitabın başlığı ve arkasında yer alanları okuduktan sonra dahi kitabın ne ile alakalı olduğunu ve atmosferinin ne olabileceği ile ilgili fikrini yok ise burası büyük önem taşıyacaktır. Çünkü başlangıçta anlatılanlar doğrultusunda kafanızda şekillenecek ilk yapı, bu kitap hakkındaki düşüncelerinizin bir nevi fabrika ayarını oluşturacaktır. Kafanızın takıldığı her anda nasıl bir tür, tema ve dönem içerinde olduğunuzu hatırlamanızı sağlayacaktır.
Yukarıdakiler aslında okurla bağlantı kurması gerektiğini de göstergesi oluyor böylece. Eğer aksine başlangıçtaki anlatıdan bir şey çıkaramıyorsanız iki nedeni olabilir: İlki sizi istenileni veremeyecek kadar içine alamaması, ikincisi ise aslında anlatının daha sonrasında şekillenmeye başlaması. Şimdi bu biraz yanıltıcı bir durum. Ancak her kitap kendini illa ki ilk cümlelerinde satabilir diye bir kaide yok. Bu zamana kadar anlattıklarımın tersini söylüyormuşum gibi görünüyor olabilir ancak bunun da olasılıklardan bir tanesi olduğu için değinmemin doğru olacağını düşünüyorum. Sonuçta her tümevarım varsayımsaldır, kesinlik belirtmez. Kaldı ki bu benim kitap seçim yöntemim olduğundan “doğru” ya da verimli olduğu konusunda garanti veremem. Sadece kişisel bir yöntem.
Başlangıçtaki anlatı öykünün ne yönde ilerleyebileceğini ima edebileceği kadar aynı zamanda unutulmazlık da kazanabilir. Belki sizlerin de okumayı pek sevdiği ya da sevmese bile aklının bir köşesinde kaldığı kitap cümleleri bulunuyordur. Bununla ilgili hazırlanmış güzel bir görsel var, buradan inceleyebilirsiniz.
Bir gün kitabım rafları süslerse acaba nasıl bir yol izlerler diye merak ediyorum. Yerel, ünü olmayan bir yazar olmak, herkese hitap etmeyecek ve bütünüyle kurgusal bir hikayeler bütününü sunmak kendinden yeteri kadar eleyici görünüyor. Bunun yanı sıra kitap görselleri ya da en azından kapağı istenileni veremezse kitabın satın alım şansı gitgide düşünüyor. Geriye kalan biraz şans, biraz da başlangıçta göze çarpabilecek birkaç ilgi çekici cümle kalıyor.
Önceden bir kitap satın almadan önce 1000 kitap sitesindeki yorumlara ve puanlamalara bakardım.
Ama kitap kulübündeki senin ve arkadaşların derinlikli yorumlarını dinledikten sonra o sitedeki yorumlar bana yavan gelmeye başladı.
Bundan sonra sadece konusuna ve kapağına bakıp öyle kitap alacağım. Gerisi şansa kalmış :))