top of page

Kalemin Romantizmi, Dijitalin Hayırseverliği

Kitap yazma sürecim çoğunlukla dijital alanda sürdürülebilirliğini koruyor çünkü bir kitabı fiziksel şartlarıyla yazmak aşırı zorlu görünüyor.


Geçmiş dönemde bunu nasıl becerdiklerini düşününce bayağı bir akıl almaz buluyorum. Kulağa saçma mı geliyor bilmiyorum ama ne demek istediğimi daha iyi anlatacak hatta göstereceğim.


Bir noktada daktilo kullanımı yaygınlaşıp yazarları biraz olsun rahatlatsa da hepsinin bir daktilo alabilecek parası olmayabiliyordu. Daktilolar kiralanabiliyor ya da daktilo kullanabilecekleri yerlere gidip kullanıp oradan ayrılıyorlardı. Sanırım ikinci seçenek çok daha zor bulunan bir nimetti.


Hayatınızda hiç tükenmez kalem bitirdiniz mi? Eğer bitirdiyseniz, bahsettiğim şeyi anlamaya biraz olsun yaklaştınız demektir. Tükenmez kalemleri biriktirip bir kutuda koleksiyon yapardım eskiden. Ya da artık tutmakta zorlandığım kurşun kalemlerimi bitirmeden evvel aynı kutuya koyup yoldaş ediyordum. Bana, hangi yollardan geçtiğimi, tahmini olarak ne kadar harf kazımış olabileceğimi anımsatıyorlardı. Zamanla bunun normalleştiğini görüp o kavanozu çöpe attım.


Ancak bunun bir diğer nedeni elbette dijital alanın getirdiği muhteşem rahatlık. Aslına bakarsanız bunun kıymetini bilmediğimize adım gibi eminim. Bir düşünün! Kalemle yazıyor olsaydınız yanlışınızı silmek için ya silgi kullanacaktınız, yoksa benim gibi parmağınızın nemli ucuyla ovalayıp kısmen ortadan kaldırmaya çalışacaktınız ya da en son tahlilde üstünü karalayıp yanına bir yere tekrar yazacaktınız.


Daktiloda ise benzer bir durup geçerli. Bir noktadan sonra eliniz tıpkı kalem tutar gibi alışsa da hata yapmak insani olduğundan bunun kaçınılmaz olduğu ile karşılaşacaktınız. Açıkçası daktilom yok ancak klavyeler bu işin benzer yanını bize gösteriyor haliyle.


Şimdi ne silgiye ihtiyacımız var, ne mürekkebimiz bitiyor, ne kalemimiz küçülüyor, ne okunmayan el yazımız var ne de gerektiğinde müdahale etmek istediğimiz renkli kalemlerimiz. Hepsine birden sahibiz. Yararı hiç yadsınamayacak bir rahatlık.


Photo by Johnny Briggs on Unsplash


Fakat yazarlar bana kalırsa biraz duygusal insanlardır.


Yeri geldiğinde akıl bir adım önde olmasına rağmen yavaş yavaş yazar ve parmakları ağrıyıncaya kadar devam eder. Birden fazla kalemi ne olur ne olmaz diye yanında taşır. Temiz sayfalar boldur, değilse bile idareli kullanabileceğinin farkındadır.


Hayalim, bu kitabımı tamamladıktan sonra tümüyle kalem ile yazacağım bir kitabımın olması. Açıkçası onlarca kalem tüketmek zorunda kalmama rağmen dijitalin etkisi muhtemelen fiziksel işgücünün onlarca katı olmuştur. Fakat dedim ya, o his, o emeğin vereceği hoş hava bir şekilde gözüksün istiyorum.


Başka bir kitabımı da daktiloda yazmak güzel olabilirdi. Daha dikkatli davranmamı ancak hatalar yapmaktan bir o kadar da çekinmememi gerektiren bir sürecin içine girmek harika bir his verirdi. Şu yazıyı yazarken dahi o kadar çok harf sildim, kelimelerin yerini değiştirdim ve düşüncelerimin bir bir değişmesini izledim ki… Yazma anımı video olarak kaydetseydim kendime gülebilirdim.


İşin güzel yanı, bunlar amatör olduğum için gerçekleşmiyor. Herkes için geçerli bu düzeltme, karalama, üstünü çizme alışkanlıkları. Aklınıza gelebilecek her yazar bunu deneyimledi. Öyle ki belki de daha şairane cümleleri, daha oturaklı karakter isimlerini ya da makul anlatıları sahneye koyabildi. Hepsi de istemsiz biçimde yapılan hatalar aracılığıyla doğdu.


Geçtiğimiz günlerde ilgi çekici bir videoya denk geldim. Öyle ki daha evvel buna benzer bir şey ile karşılaşmadığım için şaşırdım.


Birisi kitaplığındaki en eşsiz parçayı gösterirken, Francis Scott Key Fitzgerald’ın “Muhteşem Gatsby” romanını eline alıyor. Başlangıçta pek anlam veremedim, muhtemelen ilk basımdır diye tahmin etmekle yetindim. Ancak bundan daha fazlasıydı. Daha fazlası nasıl olabilir ki? Eğer taslakların ta kendisi ise olur.


Videoya denk geldikten sonra elbette ki ilk işim bu tümüyle el yazması olan taslak ile ilgili bilgi almak oldu. Gördüğüm kadarıyla, Les Saints Pères adlı Fransız bir oluşum, eski kitapların taslak ve el yazmalarını (veya eğer yazar daktilo kullanarak da yazdıysa bu sayfaları) buluyor ve onları kitap haline getiriyor. Nasıl elde ettiklerine emin değilim ancak bunlar orijinaller.


Gerçeğine tümüyle sadık kalarak çoğaltıyorlar ve belli bir sayıda basım yapıyorlar. Okuduğuma göre, 20-30 adet gibi bir basım yapmanın mantıklı olmadığını ancak yine de abartılı bir sayıya ulaşmadan sınırlı sayıda tutmanın daha makul olacağını düşünerek basıyorlar. Bu vadede en fazla 1000 ya da 2000 adet olacak şekilde farklı kitapların basımlarını yaptıklarını belirtiyorlar. Bunun kitap satışını artırmak ve limitli olduğu için reklamını böyle yapıp fiyatını artırmak için yapıldığını düşünmek size kalmış. Ben tarafsızım. Fakat daha ziyade böyle bir girişim içinde olunması kulağa harikulade geldiğinden çok hoş buldum.


Siteyi gezdiğim zaman birçok kitabın olduğunu gördüm. Her kitap adına belli başlı ön izleme fotoğraflarını görme şansınız var, incelemenizi kesinlikle tavsiye ederim.


Dönemin yazarlarının elindeki olanaklar eşliğinde şaheserler çıkarmasına eşlik etmek çok garip bir his. Kitapları orijinal el yazmalarından okumanın keyfinin yanı sıra aklıma yansıyan düşünce öncelikle bu oldu. Sanki yazarın kitabını tamamladıktan sonra benimle paylaşması gibi bir şey bu. Hem değerli hissettiren hem de ağzı açık bırakacak cinsten bir olay. Eski bir büyüğünüzün sandığındaki gizli günlüğü bulmak ve okumak gibi gizemli, içten ve de şaşırtıcı.


Evet, bu hafta da yazarların ölümünden sonra dahi onları ölümsüz kılan bu yanlarına şahitlik ettim işte söz uçar yazı kalır misali. Bu defa biraz farklı olarak, beden göçer mürekkep kurur ancak yaratımlar ve etkileri kalır gibiydi.

1 kommentar


superusernamedemio
24 dec. 2024

Son hikâyemi yazmadan keşke yazına denk gelmiş olsaydım diye geçirdim içimden, özellikle tükenmez kalem bitirmiş olup yazılamayacak hâle gelen kurşun kalemleri de onların yanına koyduğun kısmı görünce. Bildiğin gibi ben de bazen hikâyelerime kağıt kalemle başlıyorum, bu şekilde yapmak yaratıcılığı artırıyor gibi hissediyorum çoğu zaman.

Daktilo çok korkunç görünüyor nedense, sanırım silme ihtimalinin olmayışı yüzünden. Konuya bakış açın ve bağladığın yerler çok hoşuma gitti, kalemine sağlık (tükettiğin kalemlerin de hakkını yememek lazım elbette :) ) - Eva

Redigerad
Gilla
bottom of page