Geçen sene haziran ayında başladığım yazma serüvenimin üstünden bir yılı aşkın bir süre geçti. Aynı zamanda bu onlarca yazı demekti. Öyle ki bu, iki yüzüncü yazım.
Önceki haftalarda yazdığım esnada, eski bir yazımda ele aldıklarımı tekrar okumak istedim. Bir de ne göreyim! Bu yılın ilk ayında yazmışım. İnanamadım. Üstünden resmen aylar geçmiş ama bana hiç de öyle gelmiyor. Yılbaşını kutladığım gün bir iki ay önce gibiydi sanki.
Halbuki tüm bu iki yüz yazılık süreçte neler oldu neler. Yazma hevesimi kursağımda bırakacak çok şey yaşadım ancak beni itekleyen nedenler de bir o kadar fazlaydı.
Yazılarımla ilgili dikkatimi çeken en büyük nokta artık edebi ya da genel kültür bilgisi anlamında bir şeyler aktarmayı azaltmış olmam. Çünkü artık sadece kendi sitemde yazar durumdayım. Eskisi gibi çok okurum olmadığını da bildiğimden ne hissediyorsam onların üzerinde durmak istiyorum. Haftalık tuttuğum çevrimiçi bir günlük gibi kullanıyorum. Bu hali hoşuma gidiyor bu yüzden de canım nasıl isterse öyle yazıyorum.
Yine tüm bu zaman aralığında kitabımı yazmayı bitirdim ancak resmi nihayetine erdiremedim. Hikayeler yazmaya başladım ancak bir vakitten sonra isteğimi yine kaybettim. Öte yandan grupça kitap okumaya başladık ve neredeyse altı aydır sürdürüyoruz. Umarım kurgularımı da benzer bir şekle bürüyecek ilhamı ve isteği tekrar kazanırım. Bu konulardaki gelgitli aklım ve kalbim beni hayatım boyunca yorup durdu zira.
Herkesin hayatı en az altı ayda bir değişiyor, iyi ya da kötü farklılıklar ekleniyor. Geçen bu daha uzun süre de bana bunu ziyadesiyle verdi. Bazen eksik, bazen yanlış, bazen umutlu, bazen neşeli… Hepsini verdi ancak hiç yol kat edememiş gibi hissetmek her zaman için en iç parçalayanı. Böyle olmadığını biliyorum, buna eminim ancak insanoğlu olumsuzu düşlemeye meyillidir. Benim de bütünüyle vazgeçemediğim huyum belli ki.
Photo by nikko macaspac on Unsplash
Nasıl olur bilmem, ne zaman olur bilmem ancak yeni bir başlangıç ihtiyacı hissetmeden duramıyorum. Ne istediğimi bilmiyorum ama başım bazen öyle ağrıyor ki… Üç yüze kadar yazmanın dayanılmaz bir şey olduğunu düşündürtüyor artık. Halbuki bunlar içten gelmeliydi, zorunluluk hissettirmemeliydi.
Dünyanın en zor işin yapmadım. Kimseye bir şey kanıtlama ihtiyacı da gütmedim. Kendim için yaptım ve öyle de devam ettim. Bunun için minnettarım. Dönüp ardıma baktığımda öyle ya da böyle bir şeyler yarattığıma ve bıraktığıma seviniyorum. Ancak insanoğluna atanmış bir lanet var: Başarımların verdiği his gelip geçicidir.
Yazdıklarımın, ele aldıklarımın hepsinin bir vadesi var. Yazılanlar zamanla ya tekrar tekrar ele alınmalılar —ki böyle yaptıklarım oldu ancak benzer cümlelerin ötesine geçemediğimi gördüğümden içim sıkıldı— ya da üstüne sürekli olarak yenileri koyularak devam edilmeliler. Bazen tüketiyor. İki yüz tane olunca yorucu, tekrara iten, verimlilik sunmayan, boşlukları doldurmak için yazıp çizilen şeylermiş gibi hissettiriyor. Bu açgözlülük mü, doyumsuzluk mu, boş vermişlik mi, vurdumduymazlık mı, kanaatkârlık karşıtı bir tutum mu? Hangisidir ya da ne zaman hangi şekle bürünür, bellemek güç geliyor.
Bir güç olsa elimde, geleceğime bir bakış atabilsem sadece, belki rüyalarım aracılığıyla belki de hiç tahmin etmediğim bir şekliyle hayatın. Görsem neyim, neredeyim, ne haldeyim… Üç yüzü görür müyüm ya da dört yüze uzanır mıyım? Hep istediğim gibi ömrümün sonuna kadar yazar mıyım ve de dönüp yazılarıma bakıp gülüp geçer miyim beş yüzü devirirken? Böyle devam etsem her hafta, bir yıl elli iki yazı… İki senede yaptı bir yüzlük.
Belki de tamamı ile boş veririm, başka yolun peşine düşerim. Görmez üç yüzü ellerim ama bir de bakmışsın otuz bir, otuz ikiyim.
Nice 200lere! Kesinlikle kutlanmayı hak edecek bir rakam!
Kendi yaptıklarından tatmin olamayışını anlayabiliyorum, bahsettiğin gibi insan bir süre sonra başarılarının nankörü oluyor.
Hep aynı nakaratı söylemesin istiyor, hep bir yenilik hep daha iyisi, ilerisi…
Sonuç odaklı olmaya zorlanışımızın bir etkisidir bu belki de.
Yazındaki duygular sende kalsın, ben sadece bir okur olarak çevrene verdiğin ilhamı hatırlatmak istedim…
Gerekirse biraz dur dinlen ama yazılarını okumaktan keyif alan okurlarını senden mahrum bırakmamalısın
Tebrikler!!! -Eva-