top of page

İlhamı Erteleme

Sorumluluklardan kaçınmaya meyilli bir yapınız olunca bu ister istemez sevdiğiniz şeyleri dahi yapmanıza engel olabiliyor. Garip ama böyle. İnsan neden hoşuna giden şeyleri yapmamak için bir bahane bulmaya çalışsın ki?


Bir süredir enerjik değilim ve boşvermişlik hissi tarafından çepeçevre sarılmış vaziyetteyim. Bu türden safhalar çok can sıkıcıdır. Ne kadar süreceği de bilinmez, içinden nasıl çıkılacağı da.


Geçtiğimiz günlerde bir süredir kaçındığım, ertelediğim bir şeyi yapmak istedim. Çok sevdiğim bir diziyi tekrardan izlemek istiyordum (bu 4. kez olacaktı) ancak kendimce hep bir bahane buluyordum. Örneğin eğer diziyi izlersem yazma sürecimi sekteye uğratabilirdim. Başka şeylere vakit ayıramayabilirdim. Aklıma uyan ancak dile dökülmeyen birkaç bahane daha işte.


İşin garip yanı, o diziyi izlesem de fark olmayacağı idi. Çünkü onu izlemezsem başka şeyleri izleyecek ya da vakit ayıracaktım, ki öyle de yapıyorum. Ya da düşündüğüm gibi, zaten yazma sürecime etki edebilecek bir sürü başka neden söz konusu.


Bu türden kulağa aptalca gelen bir erteleme huyum var ki nefret ediyorum. Hayata geç atılmamı, onu kaçırmamı ve sonrasında biraz pişmanlık duymama sebep oluyor. Yarın öbür gün pişmanlığımın ne olduğunu sorduklarında cevabım kesinlikle bu olacaktır. En azından cevaplarımdan bir tanesi olacağı şüphesiz, maalesef. Ertelemek, her ne olursa olsun ertelemek.

 

Zannediyorum ki bir yandan da bu dizi benim için hapsettiğim bir mutluluk kapsülü ya da kötü gün ilacı gibiydi ve ben de bunu sıkı sıkıya korumak ister gibi davranıyordum. Biriktirilen paranın ne zaman harcanacağını tam olarak kestirememek gibi bir şey bu sanırım.


Sonunda diziye başlayıp tam da düşündüğüm gibi hiç kopamadan izlemeye devam ettiğim şu günlerde hiç olmadığı kadar tasasız hissettim kendimi. Elbette bir noktaya kadar bu normal, daha azı beklenemezdi. Çünkü daha önceden ziyaret ettiğim (bildiğim şeylere tutunmak hissi), daha önceden mutlu eden (yine mutlu edeceğini varsayma hissi) ve diğer sorumluluklarımı ertelememe yardımcı olacak (diğerlerinden kaçınma hissi) bir diziydi benim için. Boşuna dördüncü kez izliyor olamam öyle değil mi?


Evet, dizi harika. Benim için dünyanın en iyi bilimkurgu dizisi. Fakat unuttuğum bir nokta varmış. Diziyi izlerken çok ilham aldım. Ara sıra durdurup üstünde düşünüp durdum. Karakterlerin yerine koydum kendimi, nasıl davranacaklarını, neler diyebileceklerini varsaydım. Artık diziyi önceden yaptığım gibi sadece izlemiyor aynı zamanda çalışıyordum. Anlatılan olayların bana bir şeyler katmasına izin veriyordum ve bunu büyük bir neşeyle yapıyordum.


Aslında bunu yaparak beni saran keyifsizliğimin, yitirdiğim heyecanımın ve can sıkıcı günlerimin önüne geçiyordum. Bu şekilde bir etki edeceğini bilmesem de böyle oldu.


Photo by MW on Unsplash


İlham iki şekilde elde edilir: ya herkese olduğu gibi aniden, alakasız bir zamanda ve noktada gelen bir düşünceyle ya da bizi bir şekilde tetiklemeye yardımcı olacak bir şey ile. Dizi ve film izlemek, kitap okumak ya da daha genel tabiri ele alırsak, herhangi türden bir sanat eserini incelemek bu yüzden önemlidir. Diğerleri ne yapmış, neden yapmış, nasıl yapmış sorularını sormak ve bunu keyifle yapmak gereklidir. Kendi düşünce sistemimize, süregiden eserimizin üstüne ya da yeni amaçlarımıza uygun bir biçimde harmanlamak esastır.


Dizinin adı Fringe. Benim için acil durumda kırmam gereken bir cam görevi gördü. Tıpkı zamanında Isaac Asimov’un Vakıf serisinin tüm kitaplarını okuduktan hemen sonra verdiği hissi verdi.


“Benim acilen bir kitap yazmam gerekiyor.”

Comments


bottom of page