Bir sahafa ya da kitap fuarına uğramışsanız, oraların büyüleyici havasını hissetmiş olabilirsiniz. Bilirsiniz ki, kitap fuarları belli dönemlerde gerçekleşir ve genelde her yıl tekrarlanırlar. Onlarca kitabevinden türlü türlü kitap bulursunuz. Sahaf ise hep oradadır, kalıcıdır. Hatta öyle ki bazıları oranın gediklilerindendir. Cana yakın, senli benli sohbetin yer alabileceği yerlerdir. Buralarda ise aranılan kitabı bulmak piyangoyu tutturmaya benzeyebilir. Bazen de öyle bir his, an, işaret gelir ve bir kitapla bakışırsınız. Dönüş yolunda size eşlik eder.
İkisinin de ticari yönü vardır ve biri dönemsel diğeri kalıcıdır. Sahaflar, her esnafın sergilediği ekonomik hamle gibi, genelde belli bir bölgede toplanırlar. Fuar kabinleri de öyledir ama daha resmi görünür bazısına. Kimisi de hafta sonu aktivitesi olarak tercih eder; etkinliktir, sergi gezmeye benzer. Bir de ta cehennemin dibinde olmasalar…
Photo by Hans-Jürgen Weinhardt on Unsplash
Peki, bu iki dünyanın birleştiği nokta nedir? Hem dönemsel etkinliklerin coşkusu hem de sahafların samimiyeti bir arada… Cevap kitap dükkânlarında yatıyor. Harmanlanmış bir vizyon, öyle değil mi?
Şimdi işleri bir adım ileriye taşımak istiyorum. Ülkemizde bir benzerinin maalesef olmadığı bir kademeye taşımaktan bahsediyorum. Kitap dükkânlarını çoğaltsak ve üstüne üstlük yerel anlamda bir kalıcılık getirseydik nasıl olurdu? Bu fikir ise, kitap kasabalarında hayat buluyor.
Evet, böyle bir oluşum var dünyada. Bahsettiğim dükkânlar tüm tatlılıkları ve bolluğuyla kasaba boyunca uzanıyorlar. Galler’in Hay-on-Wye kasabası, kitap kasabalarının (ilki) doğuşuna ev sahipliği yapan yer. 1977’de küçük bir kitap dükkânıyla başlayan bu serüven, zamanla bir kültür hareketine dönüşüyor.
Kurucusunun bahsettiğine göre ilk düşüncesi bir kitap dükkânı açmaktan ibaret olsa da zamanla kasabayı özümsemeye başlamış. Bu vadede iş imkânları yaratmanın ve turist çekmenin yollarını düşünmüş.
Haksız sayılmaz, kasabalar turistlere çok fazla şey vaat edemeyebilirler ne de olsa. Düşüncesi olumlu tepkiler alınca benzer fikre sahip kitap dükkânları açılmaya başlanmış. Bir derken iki, üç, beş… Kasaba en sonunda yirmi kadar dükkâna ev sahipliği etmeye başlamış. Belki şu anda daha bile fazlasıdır.
Düşünsenize, muhtemelen her yerde erişiminizde olan kitap dükkânları ve içerdiği sayısız eserler... Birinde ikinci el kitaplara ulaşıyorsunuz, diğerinde daha antikalarına. Öbürü farklı dillerde satış yapıyor, berisi değişik türlerde. Oradaki dükkânlardan birini incelemek isterseniz bu bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Photo by Yukon Haughton on Unsplash
Ağzım daha fazla sulanmadan kaldığım yerden devam edeyim.
Bu süreçle birlikte iş odaklı hareket eden, işini zevkle yapan, rekabetçi ama aynı zamanda işbirlikçi ve ortak amaç sahibi dükkân sahipleri orada yer edinmiş. Kasabanın tümüne yayılan bu oluşum sayesinde, toplu kitap okuma aktiviteleri ve amatör yazarların tanıtımları için festivaller düzenlenmeye başlanmış.
Yerel ekonomiye katkısı, ulusal bir alt kültür inşa etmesi, turistlerin rotasını değiştirmesi, halkın merakını cezbetmesi ve -tahminen- kitap okuma alışkanlığını oluşturması ya da geliştirmesi de cabası. Bir kitapsever, sürekli okuyucu ya da koleksiyoncu için gözde noktalar olduğu hiç şüphesiz.
Bu tarz bir oluşum sadece Galler’de sınırlı kalmamış. Avustralya, Güney Kore, İskoçya gibi öne çıkan yaklaşık on kadar ülke de farklı kasabalarında bunu denemeye sokmuş bile. Ülkelere dikkat ederseniz önceliklerini buraya vermeleri çok garip gelmiyor. Uluslararası Kitap Kentleri Örgütü (International Organisation of Book Towns) adı altında diğer ülke ve kasabaları da bu bağlantıdan görüntüleyebilirsiniz.
Peki, siz hiç kitap dükkânı işletmek istediniz mi? Bunun hayalini kurduğunuz zamanlar oldu mu? Belki de bu tarz bir oluşumu dahi düşlemiş olabilirsiniz. Belki de, ülkemizin hiç düzelmeyen gidişatını hatırlayıp bu düşüncenizi gereksiz buldunuz. Böyle düşünmenizi istemesem de, anlaşılır buluyorum.
Elimizden gelen eğer bireysel anlamda bir gelişim ise şimdilik buna odaklanmamız daha iyi olacaktır. Kitap okuma ve yazma alışkanlığımızı yerel gruplarla sağlamak bir başlangıç olabilir. Kim bilir, belki bir gün içimizden biri bir öncü olur ve günü gelince diğerleri de onu desteklemekten geri kalmaz.
Comments