top of page

2024 Yılının Kelimeleri

Geçen seneki yazı başlıklarımı karıştırırken bu sene de mutlaka değinmeyi planladığım bir konu vardı. 6 Aralık’ta yazmışım bu sefer biraz erkenci davrandım. Haliyle sadece tek bir kaynak üzerinden aktarımlarımı sağlayabileceğim.


Öncelikle o (İngilizce) yazımı okumak isterseniz bağlantıya tıklayabilirsiniz.


Konumuz 2024 yılında seçilen kelimeler. Çünkü bu kelimeler toplumumuzu, dilimizin ne yönde evrilmeye başladığını ve buna nelerin etki ettiğine dair bize öngörüler ve daha da fazlası olarak kanıtlar sunabiliyorlar. Hepimizin bildiği gibi devrim de dilde başlar. Hem kişisel hem de toplumsal manada.


Belli başlı bazı çevrimiçi sözlükler, yayımcılık kuruluşları ve üniversiteler bunu senelerdir yapıyorlar aslında. Tanınır oldukları için de sürekliliği elden bırakmadan her sene (hatta bazıları ay bazında) seçimler yapıyorlar ve paylaşıyorlar. Tam olarak yayınlanma tarihlerini bilemediğimden diğerlerinin henüz bir paylaşım yapmadığını gördüm; sadece denk geldiğim “Collins Dictionary” üstünden ilerlemek durumundayım.


Bu sözlük dışında geçen sene, Cambridge Dictionary, Macquarie Dictionary, Merriam-Webster ve Oxford English Dictionary sitelerinden aktarımlar sağlamıştım. Eğer konu sizi cezbediyorsa Aralık ayında sitelerini ziyaret etmenizi öneriyorum.


Biz şimdi Collins Dictionary eşliğinde öğrenmeye ve sorgulamaya başlayalım.


Photo by Romain Vignes on Unsplash


Ve Oscar Ödülü, Collins’ten “Brat” kelimesine gidiyor. Evet, onlar tarafından “2024 Yılının Kelimesi” için bu seçim yapılmış. Peki niye?


Öncesinde bu kelime için belirlenen sözlük anlamını verelim:

(sıfat) “kendine güvenen, bağımsız ve hedonist bir tutumla karakterize edilen kişi”
(adjective) “characterized by a confident, independent, and hedonistic attitude”

Şüphesiz birçoğunuza garip gelmiştir. Aslında bu kelime “velet” anlamıyla sözlüklerde mevcut, yani yeni bir kelime türetilmemiş. Fakat bir kelimeye yeni bir anlam atfedilmiş durumda. Bunun kullanım sıklığı ne olur, orası zamanla görülür ve tartışılır.


Kelime aslında kişisel bir politik görüşe aracı olarak çevrimiçi mecrada kendine bir anda yer buluyor ve dillere pelesenk oluyor. Tabi sadece o mecrada ve ilgili konuda.


Biliyorsunuz ki, ABD seçimleri yakın ve öne çıkan iki baskın aday var. Bunlardan biri Kamala Harris diğeri Donald Trump. Bir şarkıcı ise konuyla ilgili şöyle bir gönderi paylaşıyor.




Anlamak için bilinen anlamını yerleştirdiğimizde kulağa görece olumsuz ve aşağılayıcı geliyor, en azından ben öyle düşündüm. Bunun nedeni ana dilimin İngilizce olmayışı da olabilir elbette. Fakat kelimenin yukarıdaki gönderiden çıkageldiği Collins tarafından da belirtildiği için, asıl anlamından uzak olarak ele alınması daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Kaldı ki kelimenin öncesinde yer verdiğim anlamı da olumlu bir ifadeyi ortaya koyuyor.


Bunun destekleyici bir mesaj olup olmadığını ise yorumları okumama rağmen anlayamadım. İşin garip yanı, gönderiyi yapana hakaret eden ve teşekkür eden Harris destekçilerini görünce yalnız olmadığımı çok geçmeden gördüm. Herkesin kafası karışmış durumda. Yine de, Ekim ayında bu kelimeyi içeren bir albüm çıkarmış. Demek ki ta o zamandan beri ünlenmeye başlayan bir kelimeden bahsediyoruz.


Öte yandan sorumuzu bu ifadenin olumlu ya da olumsuz olmasından çok, başka bir yöne çekmek gerekir diye düşünmekteyim. Neden bu kelime seçildi?


Bunun nedeni yıla damgasını vuran ve seneler boyunca ABD’yi (ve dolaylı olarak dünyayı) ilgilendirecek olan meseleye dikkat çekmek ve hatta belki de ilginin yönünü değiştirmek olabilir. Bunu birinin gönderisi ya da çevrimiçi bir sözlüğün seçimi sağlamayacak gibi görünse de en başta dediğimizi hatırlayalım. Devrim dilde başlar.


Bunu düşününce seneler önce Donald Trump’ın paylaştığı gönderisi aklıma geldi.


“realDonaldTrump” adlı kullanıcının  X platformundaki gönderisi


Bu manasız cümle sanki yarım bırakmış ya da sarhoş bir şekilde atılırken uyuyakalmış gibi bir his verse de, o dönem müthiş bir sükse yaratmıştı. Birçok haberde konuşulmuş, kelimenin anlamının neler olabileceği düşünülmüş, gizli bir mesaj olarak algılayanlar ve markalaştıranlar olmuştu. Ayrıca bazı sözlüklerde de yer verilmesi es geçilmemişti.


Yani evet, bazen böyle beklenmedik etkiler o konu hakkında konuşmayı sağlıyor ve bir politikacı için en önemli mesele, hangi şekilde olursa olsun, hakkında konuşulmasıdır. Her kim ya da ne hakkında çok konuşuluyorsa o önem kazanır. Bu kural hiç değişmedi.


 

Peki kelime seçimleri bu kadarla sınırlı mı? Hayır, hiç de bile. Yılın kelimesi seçilmiş olsa da, diğer kelimeler de çokça kullanılmış ya da damga vurmuş olarak adlandırılıyor ve değerlendiriliyorlar.


Bunlardan ilki “Brainrot”. Beyin ve çürüme kelimelerinin yan yana gelmesiyle yeni bir yapı koyulmuş ortaya.

(isim) “düşük kaliteli çevrimiçi içeriğin aşırı tüketiminden kaynaklanan net düşünme yetersizliği”
(noun) “an inability to think clearly caused by excessive consumption of low-quality online content”

Eğer maruz kalınan veya bilinçli olarak tercih edilen çevrimiçi materyaller sizi düşünsel anlamda harekete geçirmiyor ve onları boş boş incelemenize sebep oluyorsa, “Brainrot” bir hale bürünüyorsunuz. Örneğin, önceki yıllarda Merriam-Webster ve Macquarie tarafından seçilen bir başka kelime olan “Doomscrolling” ile aslında “Brainrot”a davetiye çıkarıyorsunuz. Çünkü “Doomscrolling”, bir sosyal mecradaki içerikleri sürekli olarak es geçmek için kullanılan kelime. Tıpkı televizyonların daha baskın olduğu o dönemlerde dillerden düşmeyen, “zap yapmak” kelimesi gibi düşünebilirsiniz.


Kelime aslında sadece teknolojik paydada hatta detaylı olarak sosyal medya düşüncesi üzerinden çıkmış değil. Dikkat ederseniz aynı zamanda bunun psikolojik yansıması üstünde bir serzeniş gibi. Demek oluyor ki, bu kelimeler kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Nedeni, halihazırda buna maruz kalınması. Sosyal medyanın dezavantajının dile dökülüş biçimi. Bu sadece en genç nesle ithaf edilen bir durum da değil, insanlığın tümüne adanmış bir kelime.


 

Genç nesil bağlantısını yapmamın nedeni, kelimelerin genelde çevrimiçi olarak ve onun belli mecralarında duyularak popülerleşmesi. Buna ön ayak olanlar da tercihen yaşı genç olan kesimler oluyor çünkü farklı kelimeler kullanmak, bilgili hissetmek genç yaşta başlıyor. İşin kötü yanı ise zaman geçtikçe kimse bu tavrına bir dur demiyor.


Şimdiki kelimemiz ise zaman ile alakalı. Çağ ve dönem anlamına gelen ve zaten sözlükte yer alan bir diğer kelime olan “Era” kelimesi.

(isim) “bir kişinin hayatının veya kariyerinin ayırt edici bir karaktere sahip olduğu düşünülen bir dönemi”
(noun) “a period of one’s life or career considered as being of a distinctive character”

Gördüğünüz gibi aslında bunu belirgin bir şekilde insan bazında ele almayı karar vermişler. Yani birinin yaşamı boyunca geçirdiği tüm o safhaları, dönemleri belirtiyor. Kendimizi daha asi, daha çılgın, daha çökmüş ya da daha sakin hissettiğimiz ve karakterimizin temeliyle bütüncül şekilde oturmayan dönemlerin her biri. Yine burada -ilk paragrafta da değindiğim gibi- yeni nesle göz kırpan bir ifade görmeden edemiyorum.


Okuduğum bir başka kaynakta ise, yine bu nesli kasıp kavuran Taylor Swift adlı şarkıcının tüm zamanların en yüksek hasılat yapan turnesi olan “Eras” turnesine bir gönderme olabileceği yazılmış. Popüler bir başka etkileşimin sonucu olabilirmiş yani.


 

İnternet kokan bir diğer kelime “Looksmaxxing”. Bunun çok yeni ve kısıtlı bir ifade olduğunu söyleyebilecek kadar az karşılaştım.

(isim) “kişinin fiziksel görünümünün çekiciliğini en üst düzeye çıkarmaya çalışması”
(noun) “attempting to maximize the attractiveness of one’s physical appearance”

Sosyal medyanın gün geçtikçe estetik algıları kırıp geçtiğini söyleyebiliriz. Adeta bir sonu yok; her geçen dönem farklı bambaşka kaygılarla süslenmiş şeyler çıkıyor karşıma. Çoğu, kişi üzerinden olsa da, sanata da yansıdığı söylenebilir. Estetiğin geçerli olduğu veya olabileceği her alana etki edebiliyor.


Şaşırtıcı olan, Oxford University Press geçen sene “Rizz” kelimesini yılın kelimesi olarak belirtmişti. O da “stil, çekicilik veya cazibe olarak tanımlanır; romantik veya cinsel bir partneri cezbetme yeteneği” anlamına geliyordu. İnsanların birbiri üstündeki estetik etkisi ve üstünlüğünün ifadesi olarak görülebilir.


Looksmaxxing” kelimesinin seçiminin de muhtemelen bu türden düşüncelerin varlığını sürdürmesi veya başka şekle bürümesi diye düşünüyorum. Dürüst olmak gerekirse şu yaşımda dahi, içinde bulunduğum küresel çevrimiçi ortamdaki gençlerin konuşmasındaki terimleri yakalamakta zorlanabiliyorum bazen. Gerçekten ya içeriği anlamam ya da sormam gerekiyor. Komik olan ise, basit düşünmenin yararlı olduğu kadar yanıltıcı da olabileceği. Çünkü akla gelen hep iki ayrı kelimenin birleşimi oluyor ki burada da uygunluk kazanıyor. Ama bunun geçerli olmadığı durumlarda ise kelimeden, daha onu kavrayamadan uzaklaşılabiliyor.


 

Bahsettiğim açıdan bir örneği ise diğer kelimemiz olan “Rawdogging” ile görebiliriz. Çiğ ve köpek kelimeleri bir araya gelince ilk başta bir anlam sunmamakta. Nitekim argo olarak nitelendirilen kelimenin anlamı şu şekilde verilmiş:

(isim) “bir ön hazırlık, destek veya ekipman olmadan bir faaliyeti üstlenme eylemi”
(noun) “the act of undertaking an activity without preparation, support, or equipment”

Aslında sözlük anlamı gayet açıklayıcı. Bana kalırsa da dilimizdeki “bodoslama” kelimesini veren türden bir seçim. Bir anda, beklemeksizin harekete geçmek.


Böyle bir seçimin neden yapıldığını düşündüğüm zaman ise aklıma gelen ilk husus acelecilik oluyor. Bir şeylere hız kazandırmak için ya da gelişine hareket etme isteğini doyurmak için kullanılabilir bir kavram. Bunun aktif, heyecanlı, kelimenin tam anlamıyla deli kanlı olan, hayatın kendiliğindenliğine kapılan, ona hız katarak anlara iz bırakmak isteyen ve özellikle de genç kimselerin tercih edebileceğini düşünmekteyim.


Belki de kelimenin çıkış nedeni aceleciliğin yanı sıra, anları yaşamak (veya bunun kaygısından ötürü ortaya çıkan endişeyi azaltmak) için güdülen arzunun bir şekilde yerine getirilmesi isteğidir.


 

Anti-tourism” kendini direkt olarak ele veren, küresel manada birçok dile de yerleşmiş olan iki kelimenin birleşimi.

(isim) “büyük ölçekli turizme karşı muhalefet veya buna karşı eylem”
(noun) “opposition to or action against large-scale tourism”

Çok uzatmaya gerek olduğunu düşünmesem de bunun seçilmesinin ve kullanılıyor olmasının nedeni de bu türden bir düşüncenin artık gitgide ağır basıyor oluşu olmalı. Bunun gerçekliği ve sıklığı artık hem kitlelere hem de sözlüğe yansımış görünüyor. Kaldı ki, dünyanın seyri göç dalgalarıyla değişirken artık kimin turist kimin (yasal ya da değil) göçmen olduğu bilinmiyor hatta umursanmıyor.


Kelimenin anlatmak istediği muhtemelen hükümetlerin tercih etmeyeceği türden bir politika; daha ziyade halkın dile getirdiği ve kendisi gibi olmayan her “yabancı” için kullandığı bir söylem olmalı. Şahsen bunu 2018’de Barcelona’da gözlemlemiştim. Şehrin popüler noktalarındaki duvarlarda “Turist evine git!” yazıları ara sıra görülebiliyordu. Ek olarak tüm bunları böyle söylememin nedeni, kavramın “büyük ölçekli turizm” kısmının normal turizm algısından daha fazlasını çağrıştırması. Demografik yapının bozulmasını ve geleneksellikten kopmayı istemeyen halkın çağrısı da bu şekilde olabiliyor.


 

Delulu” kelimesi ile devam edelim. Yeni bir kelime olduğunu sanmıyorum. Ve aslında “delusional” (halüsinasyon ile ilgili, sanrısal, kuruntulu) kelimesinden türeyen bir kavram. Sözlükte ise argo olduğu belirtilen bir sıfat.

(sıfat) “kişinin fikirlerinde veya beklentilerinde tamamen yanılması veya bunların gerçekçi olmaması”
(adjective) “utterly mistaken or unrealistic in one’s ideas or expectations”

Aslına bakılırsa bu anlamı veren birçok kelime ve ifade olduğuna eminim. En basitinden “Delirdin mi sen?” (Are you crazy?) ya da “Aklını mı kaçırdın?” (Are you out of your mind?) tabirlerinin bunu verebildiğini düşünsem de bu değişikliğin sebebinin altında yine sosyal medyanın yattığını düşünüyorum.


Basit kelimeler için yapılan türlü manipülasyonlar (kelimeye bir ek getirmek, birkaç harfini değiştirmek) komik ve sıra dışı olduğu zaman daha tercih edilebilir oldukları gibi, adeta bir internet/sosyal medya dili oluşuyor. Bunun örneklerinden biri dilimizde “kedi” olan kelime için “kedy” denmesi. İngilizce’de de “cat” için “car” deniyor. Nedeni ise kedilerin rahat ve mutluyken çıkardıkları hırıltılı sesin araba motoruna benzemesi.


 

Daha çok biz yazar ve okurlara hitap eden ve anlaşılması pek kolay olan bir diğer kelime ise, “Romantasy”. Ne anlama geldiğini tahmin etmenin zor olmadığı aşikar.

(isim) “romantik kurgu ile fanteziyi birleştiren bir edebi tür”
(noun) “a literary genre that combines romantic fiction with fantasy”

Beyaz atlı prensini bulan güzel prensesler ve ejderhaya boyun eğdirip prensesi kurtaran maceracı prenslerin hükmetmeye başladığı bir piyasa içinde olduğumuzu bilmiyordum. Sanırım bu türden kurgular güncel haliyle geri dönüyor/döndü ve işe bakın ki kendine yeni bir ad dahi tanımlama gereği duydu. Tek dileğim, 12–18 yaş aralığına sunulan “young adult” (genç yetişkin) kategorisindekiler gibi eften püften olmamaları.


 

Diğer kelimemiz ise yine politik kaygılarla mı ortaya çıktı emin değilim. Kelimemiz “Supermajority”.

(isim) “bir yasama meclisinde, hükümetin etkili bir denetim olmaksızın yasaları geçirmesini sağlayan büyük çoğunluk”
(noun) “a large majority in a legislative assembly that enables a government to pass laws without effective scrutiny”

Aslında bu kelimenin bir karşılığı sözlükte yer alıyor: Anlam olarak, basit çoğunluğun üstünde bir onay gereksinimi anlamına geliyor. Yani, yasama organında belirli bir oranın üzerinde oy çoğunluğunu kazanma gerekliliğini ifade eder.


Ancak yeni eklenen anlamda, “Supermajority” kavramı, hükümetin çoğunluğa sahip olduğu durumda muhalefetin denetiminden bağımsız olarak yasaları geçirme gücünü ifade eder. Bu durumda, hükümetin muhalefetten onay almaksızın hareket etme gücü var demektir. İlk anlamdaki gibi belirli bir yüzdeliğin aşılması gerekmeksizin kanunlar geçirilebilir. Bunun nedeni, hükümetin fazla vekil sayısıyla baskın durumda olması olabilir.


Belki de dünyadaki parlamento ve meclislerde bu türden ezici çoğunluk düzeninin artışı olmuştur; anlamı daha hızlı ve belirgin şekilde verebilmek adına da kelimenin ikinci anlamını kazanmasını sağlamıştır.


 

Çok sürdü ama sonlandırıyoruz. Çok konuştum öyle değil mi? Çok çok konuştum hem de. Bir sürü yazdım ettim ama hala bitiremedim. Ne diyordum? Hah, çok yazdım ama hala sona gelemedim.


Ne yapıyorum diye sorarsanız, son kelimemiz “Yapping” açıklayacaktır.

(isim) “özellikle önemsiz konular hakkında uzun uzun konuşmak”
(noun) “talking at length, especially about inconsequential matters”

İnsanlık olarak daha fazla mı konuşmaya başladık? Bunda bir artış ya da azalışın olduğunu söyleyebilmek güç, öyle değil mi? Kelimelerin çoğunun sosyal medya aracılığıyla ve yeni nesillerin enerjisiyle geliştiğini doğru kabul edersek, “konuşmak” kelimesi ne anlama geliyordur? Sizce artık akla (dijital anlamda) mesaj atmak mı geliyordur yoksa (fiziksel anlamda) yüz yüze konuşmak mı?


Dünyada bireyselliğin arttığını düşünmekteyim. En azından yerel anlamda bir içe kapanıklık baş gösteriyor sanki. Öte yandan teknoloji, uzun zamandır olduğu gibi, bize dünyanın öteki ucuyla dahi konuşma iznini tanıyor. Malum, eldekiler erişilebilir olduğunda bunları daha az değerlendiririz. Tıpkı bilginin çoğuna erişip cehaletimizi bir türlü üstümüzden atamadığımız gibi.


Kelimenin kullanım sıklığını ve sözlük tarafından sunulmasını da hesaba kattığımızda, aslında önemli olanın konuşmaktan ziyade iletişimde olmak olduğunu düşünüyorum. İnternete adım attığımız ilk dönemlerden beri yaptığımız kısaltmalarla, ele aldığımız bu gibi farklı kelimelerle ya da birçok kelimenin yerine tutacak emojilerle de dahi olsa iletişimimizin aksadığını düşünmüyorum.


 

Çünkü insanoğlunun içgüdüsel olarak anlatmaya ihtiyacı var. Bu mağara adamları zamanında dahi böyleydi; ateşin başında yaşadıklarını anlattılar ve türlü duyguları beraber tattılar.


Bazen farklı bir ses işitildi ve garipsediler. Belki sonra benimsediler ve hep bir ağızdan bağırdılar. Diğer barınaktakilerden ayrıldı, kendilerine has sesleri oldu. Artık o söylendiğinde ne olduğunu sadece onlar anlıyordu.


Belki kelimeler kadar oturmuş değildiler ve herkes tam anlamıyla çıkaramadı o sesi. Fakat yerleşmişti, ün kazanmıştı ve bir anlamı olmuştu. Ne zaman, ne için kullanıldığını biliyorlardı.


Tıpkı bu kelimeler gibi. Dönem değiştikçe, topluluğun yer aldığı ortamlar genişledikçe iletişim aynı kalacak fakat yeni kelimeler can bulacak. Dilin devri daim olacak, devrimi daim kalacak.

Comments


bottom of page